BAKAN ŞİMŞEK KARABÜK’TE

‘Türkiye buluşmaları’ kapsamında Karabük’e gelen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Kemal Güneş caddesi girişinde Karabük Valisi Mustafa Yavuz, AK Parti Karabük Milletvekilleri Cem Şahin, Ali Keskinkılıç, Karabük Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya ve protokol üyeleri tarafından karşılandı. Ak Parti Karabük İl Başkanlığını ziyaret eden Bakan Şimşek, daha sonra Karabük Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya’yı makamında ziyaret […]

Türkiye buluşmaları’ kapsamında Karabük’e gelen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Kemal Güneş caddesi girişinde Karabük Valisi Mustafa Yavuz, AK Parti Karabük Milletvekilleri Cem Şahin, Ali Keskinkılıç, Karabük Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya ve protokol üyeleri tarafından karşılandı. Ak Parti Karabük İl Başkanlığını ziyaret eden Bakan Şimşek, daha sonra Karabük Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya’yı makamında ziyaret etti.

ŞİMŞEK,”HEDEFİMİZ 2026 YILININ SON BÖLÜMÜNDE ENFLASYONU TEK HANELİ RAKAMLARA İNDİRMEK

HAZİNE ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Türkiye’nin geçmişte yaşadığı sıkıntıların temelinde genelde büyük dış açıklar var. Dış açık demek dış borç demek. Sonra bunları yani döndürülmesinde en ufak bir sorun yaşadığınız zaman bu kur’a tabii yansıyor. Dolaylı olarak enflasyona yansıyor. Dolayısıyla bizim cari açığı da sürdürülebilir bir düzeye çekmemiz lazım. Yönetilebilir bir düzene çekmemiz lazım. Bütün bu bahsettiğim gelişmelerin geçici olarak sağlamak yetmiyor. Kalıcı kazanımlara döndürmenin tek yolu var. O da yapısal reformlar, dönüşümdür ”dedi.

Bakan Şimşek, Vali Nafiz Kayalı Gençlik merkezindeki Sivil Toplum Kuruluşları ve İş insanlarıyla birlikte düzenlenen toplantıya katıldı. Burada Orta vadeli ekonomik program hakkında bilgiler veren Bakan Şimşek, “Bizim orta vadeli programımızın bir tane hedefi var. O da milletimizin refahını arttırmak. Yani sürdürülebilir yüksekliği. Ama büyümek yetmiyor. Büyümenin sonucu da ortaya çıkan refah artışının da daha adil bir şekilde dağılımı. Dolayısıyla sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil bir gelir dağılımı bu programın özü. Programın ana hedefi bu. Tabii bu hedefe ulaşmak için fiyat istikrarını sağlamamız lazım. Fiyat istikrarı ne demek? Enflasyonun düşük tek haneli seviyelere çekilmesi demek. Zaten gelir dağılımının bozulmasının en önemli sebebi enflasyon. Enflasyon yüksek olduğu zaman da büyüme performansı düşük. İşte kısa yakın dönem tarihinden bahsetmek istiyorum. 1990’lı yıllarda enflasyon ortalama yüzde yetmiş civarıdır. Reel büyüme yani ülkede yıllık ortalama büyümesi yüzde üç civarıda. 2000’li yılların başında on yıla bakalım. 2000’li yılların başındaki on yıllık ortalama büyüme AK Parti hükümetinin döneminde ortalama büyüme yüzde 5,7’ye çıkmış. Yüzde 3,1’den yüzde 5,7’ye neredeyse ikiye katlanmış büyüme. Peki bu dönemde ne olmuş? Enflasyon ortalama yüzde 72’den ortalama 9,3’e düşmüş. Enflasyonu düşünce ülke kalıcı bir şekilde daha yüksek büyümeyi sağlayabiliyoruz. Çünkü enflasyonun düşmesi demek öngörülebilirliğinin artması demek. Yatırımların artması, üretimin artmasıdır. Dolayısıyla bizim en büyük önceliğimiz fiyat istikrarıdır. Yani enflasyonun düşük tek haneye inmesi. Çünkü sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılım için olmazsa olmaz. Peki bunu destekleyecek diğer hususlar nelerdir? Tabii ki bütçe disiplini. Bunu sağlayamazsanız Enflasyonu indiremez büyük açıklar verirsiniz. O zaman kamu büyük açık verince normalde özel sektöre yatırımlara gidecek kaynakları kamu kendisi çeker. Yani dışlama etkisi olur. Dolayısıyla bütçe disiplinini tabii ki sağlayacağız”dedi.

‘CARİ AÇIĞI SÜRDÜRÜLEBİLİR SEVİYİYE ÇEKMEMİZ GEREKİR’

Bakan Şimşek, Türkiye’nin geçmişte yaşadığı sıkıntıların temelinde dış açıklar olduğun dikkat çekerek, “Türkiye’nin geçmişte yaşadığı sıkıntıların temelinde genelde büyük dış açıklar var. Dış açık demek dış borç demek. Sonra bunları yani döndürülmesinde en ufak bir sorun yaşadığınız zaman bu kur’a tabii yansıyor. Dolaylı olarak enflasyona yansıyor. Dolayısıyla bizim cari açığı da sürdürülebilir bir düzeye çekmemiz lazım. Yönetilebilir bir düzene çekmemiz lazım. Bütün bu bahsettiğim gelişmelerin geçici olarak sağlamak yetmiyor. Kalıcı kazanımlara döndürmenin tek yolu var. O da yapısal refomlar, dönüşümdür. Her alanda tarımda, sanayide bütün alanlarda. Yani verimlilik arttırmak, rekabet gücünü arttırmak için reform yapmamız lazım. Dolayısıyla bizim orta vadeli programımızın özeti bu. Bu programla Türkiye’nin büyümesinin temellerini sağlamlaştırmak istiyoruz. Şimdi bazıları diyebilir ki büyüme yavaşlıyor. Bu geçici bir yavaşlamadır. Çünkü biz daha yüksek sürdürülebilir büyümenin temellerini şimdi sağlamlaştırıyoruz. Burada bu söylediklerimin çok kısa bir şekilde görsellerle zenginleştirmek gerekirse, enflasyon Mayıs ayında yüzde 75, Ağustos ayı itibariyle yüzde 52’ye düştü. Önümüzdeki aylarda kalıcı bir şekilde düşmeye devam edecek. Yani enflasyonda kalıcı belirgin bir düşüşün içindeyiz. Bizim Merkez Bankamızın açıkladığı bir tahmin bandı vardı. O tahmin bandının üst kısmı yüzde 42’ydi. Bu sene muhtemelen Merkez Bankamızın tahmin bandının üstüne yakın bir noktaya çekmiş olacağız. Gelecek senede yine bandın orta noktası olan yüzde 17,5 gibi yani en azından orta vadeli programda öngörüyoruz. Ondan sonraki yıl da tek hane. Tekrar yüzde onun altı. Dolayısıyla enflasyondan düşüş patikası bu çerçevede. Dezenflasyonu desteklemek için yani enflasyonda düşüşü desteklemek için bütçede disiplini sağlamamız lazım. Deprem nedeniyle ağırlıklı olarak geçen sene ve ve bu sene bütçe açıkları yüzde beş civarında. Milli gelire oranla büyük açık. Şimdi biz bu açığı önümüzdeki sene yüzde üç civarında daha sonra yüzde üçün altına zaten AK Parti hükümetlerine bakarsanız 20 yıllık geçmişte ortalama bütçe açığı oranı yüzde 2,4. Depreme rağmen tekrar harcama disiplinini sağlayarak biz bütçe disiplinini başaracağız. Son 20 yıla bakarsanız Türkiye’de cari açığın milli gelire oranı yüzde 3,8. sene biz bu açığı yüzde 1,7’ye düşürdük. Önümüzdeki üç yıl boyunca da yüzde 1 ile 2 arası bir tahmin öngörüyoruz. Orada tutacağız. Bu düzeyde cari açık sorunu değil. Programın özü sürdürülebilir yüksek büyümeye doğru bir altyapı oluşturmak. Bunun için enflasyonu tek haneye düşürmek bütçe açığını, master kriterleri çerçevesinde yüzde 3’ün altına çekmek. Cari açığı sürdürülebilir bir patika yani yüzde 2,5’un altına çekmek. Ve bunun sayesinde de şu anki sıkıntıları geride bırakmak”dedi.

‘ENFLASYONUN DÜŞMESİ FİYATLARIN DÜŞMESİ DEMEK DEĞİL’

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek Enflasyonu düşürme hedeflerinden bahsederek, “Milletimizin karşı karşıya olduğu en önemli sıkıntı alanı tabiki hayat pahalılığı. Yani enflasyon. Dolayısıyla bu program esas itibariyle enflasyonu kalıcı bir şekilde aşağı çekecek bir program. Tabii enflasyonun düşmesi demek, fiyatların düşmesi demek değildir. Yani diyelim ki bu ürünün fiyatı 10 liraysa, gelecek sene 11 liraya çıkarsa yüzde 10 enflasyon var demektir. Çünkü ondan 11’e çıktı. Bir sonraki sene yani birden 11 liraya değil de 10,5 liraya çıksa o zaman enflasyon yüzde 5 oluyor. Ama fiyat artmaya devam ediyor. Dolayısıyla enflasyonda düşüş demek fiyatlardaki artışın yavaşlaması demek, peki bu program çalışıyor mu? Bir yıl uyguluyoruz. Eylül ayında programı açtık. Hedeflerimizden bir tanesi cari açığı daraltmak, hatırlarsınız, cari açığı sürdürülebilir bir düzeye çekmek, geçen sene ortasında cari açık 50 milyar doların üzerinde 60 milyar dolar civarındaydı, bu sene Temmuz ayından itibaren cari açık 19 milyar dolara düştü. Milli gelire oranı da Haziran ay itibariyle yüzde 2 civarına düştü. Ama yılın sonunda biz yüzde 1,5 ila 2 arası bir cari açık öngörüyoruz. Yüzde 1,7 diye programa yazdık. Dolayısıyla biz cari açıkta hedefimizden çok daha iyi bir noktadayız. Cari açığı sürdürülebilir bir noktaya şu an itibariyle çekmiş durumdayız. Dolayısıyla memleketin dış açık sorununu şimdilik kalıcı olarak değil, şimdilik sağladık. Bunu kalıcı halde bu seviyelerde tutup daha aşağılara çekmek için yapısal dönüşüme ihtiyacımız var. Yani sanayide dönüşüme ihtiyacınız var bütün diğer alanlarda dönüşüme ihtiyacınız var.”dedi.

‘TÜRKİYE’NİN DIŞ BORÇLANMA MALİYETLERİ DÜŞTÜ’

Bakan Şimşek kur korumalı mevduat hesabıyla ilgili de bilgiler vererek, “Diğer önemli bir konu veya önemli bir hedefimiz var, kur korumalı mevduattan çıkış, Devlet şöyle bir taahhütte bulunmuş, vatandaş parasını bankalarda Türk Lirasında tutsun Ama eğer liradaki değer kaybı bankanın ödediği faizin üzerine çıkarsa o farkı da devlet taahhüt etmiş, bu önemli bir belirsizlik kaynağı, önemli bir koşullu yükümlülük olarak karşımıza çıkıyor. Bir de dezenflasyon sürecinden dediğim gibi liralaşma stratejimiz var. Çünkü biz liranın faizini yönetebiliyoruz belirleyebiliyoruz. Yani hani bir aktarım mekanizması var. Para politikasında. Onun etkili olabilmesi için lira ağırlıklı bir sistem oluşturmamız lazım. Dolayısıyla kur korumalı mevduattan çıkış bizim için bir hedef. Son bir yılda yaklaşık 98 milyar dolar kur korumalı mevduatta düşüş oldu. Epey mesafe kat ettik. Yani eylül başı itibariyle kur korumalı mevduatın faizi 46 milyar dolara düştü. 144 milyar dolardan. Biz piyasaları bozmadan önümüzdeki aylardan peyderpey bu bakiyenin daha da düşeceğini ve kur korumalı dan ülkemizin çıkışını öngörüyoruz. Burada da epey mesafe kat ettik. Bakın Türk lirasının toplam mevduat içerisindeki payı geçen sene yüzde 32 civarı. Şu anda yüzde 53 civarına çıkmış durumda. Bir yılda muazzam bir başarı var. Yani Türk lirasına vatandaşımızın ve uluslararası aktörlerin güveni arttı. Dolayısıyla bir taraftan cari açıkta azaldı bir taraftan KKM’den çıkıyoruz. Bir taraftan rezerv biriktirdik. Bir taraftan da liraya güveni tekrar tesis ediyoruz. 20 yıllık ortalamalara bakarsanız Türkiye’nin bütçe açığı milli gelire oran olarak yüzde 2,4. Fakat deprem etkisiyle geçen sene EYT etkisiyle tedbir almasaydık bütçe açığı uzun vadeli ortalamanın beş katına çıkıyordu. Ama Türkiye böyle bir bütçe açığını yönetemezdi. Dolayısıyla geçen sene tedbir aldık. Geçen sene harcamaları kontrol altına aldık. Deprem hariç ve arz vergileri arttırmak zorunda kaldık. Ama bunu yapmasaydık enflasyon çok farklı seviyelerde olabilirdi. Çok daha yüksek seviyelerde olabilirdi. Dolayısıyla biz aldığımız tedbirlerle bütçe açığını kontrol ettik. Geçen sene bütçe açığı yüzde 5,27’ydi. Ama bunun 3’te 2’si depremle ilgili, bunun 3,6 puanı depremden kaynaklıdır, dolayısıyla deprem etkisi azaldıkça bu sene de deprem etkisi yüksek, inanıyoruz ki bütçede düzelme devam edecek. Tabii vatandaşımız bizden kamuda disiplin istiyor, tasarruf istiyor. Bu konuda önemli adımlar attık. Şöyle son 10 yıla bakarsınız. Deprem hariç yüce meclisimizin kabul ettiği bir bütçe var. Bir de gerçekleşen bir bütçe var. Genelde 10 yılın ortalamasından bahsediyorum. 10 yıl boyunca deprem etkisi hariç, ortalama yıllık bütçedeki sapma yani başlangıç ödeneğine göre gerçekleşme ortalama 9,1 daha yüksek çıkmış. 10 yıllık bir ortalama, 2024 yılında tesis ettiğimiz bütçe değişikliğiyle, harcama değişikliği harcama kontrolüyle ayrıca tasarruf tedbirleriyle başlangıç ödeneğine göre sapma ondan önceki yani 2024’ten önceki 10 yıl ortalamanın 10’da biri bile değil, dolayısıyla geçen sene ve bu sene attığımız adımlarla bütçe harcamalarında kontrolü ve sağlamış durumdayız. Ve bunun sayesinde muazzam bir tasarruf var ve bu tasarruf miktarı gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 1.8’ine kadar bu sene çıkması öngörülüyor. Türkiye’nin bütün bu çabaları sayesinde, bu program sayesinde risk primi 700 baz puandan 200 baz puana kadar düştü. Biz bu programı başarılı bir şekilde uygulamaya devam edersek belki şu gelecek sene bu vakitlerde risk primimiz 200 baz puanın altında bir noktada olması muhtemeldir. Bunun sayesinde Türkiye’nin dış borçlanma maliyetleri düştü” diyerek konuştu.

Bakan Şimşek daha sonra Karabük Valisi Mustafa Yavuz ve KARDEMİR Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Demir’i ziyaret ederek, çalışmalar hakkında bilgiler aldı.

Exit mobile version